Kaç yaz onun şarkılarıyla geçti… “Başlamam/ Biteceğini bile bile bu aşka başlamam/ Ne seni ne de kendimi ateşe atamam/Anla beni yaz aşkım” diye diye getirdik kışı…

Şarkıları dillere çevrildi, kitaplar yazdı. Ege’nin çıkardığı ikinci kitap ‘Asil Dede’nin Düğünü’ hâlâ raflardayken, o üçüncü kitabını yazmaya başlamış bile. Bu vesileyle Ege’ye ulaştım ve bir dokundum bin ah işittim. Evde geçirdiğimiz karantina günlerinde, ev işlerinin büyük bir emek olduğunu fark etmiş ve ev hanımlarına maaş bağlanması için kampanya başlatmış.

İyi işlere imza atıyorsunuz ama geçmişteki gibi gündemde değilsiniz. Neden?

Bu iş, dijital mecralara evrildi. Artık 10 milyon tıklı star’lar var. Meslek hayatımın başından bu yana magazin figürü olmaktan hiç hoşlanmadım. Bir şarkıcı, hayatını konserlerle kazanır; pandemiden önce yılda 100’e yakın konserim oluyordu. Benim geçim sıkıntım yok ama tabii ki yeni sisteme ve sosyal mecralara ayak uydurmam lazım.

Sosyal medyada da çok aktif değilsiniz sanırım…

Sosyal medya herkesin yarı tanrıcılık oynadığı, birbirine hakaret ettiği, linç kültürünün hüküm sürdüğü bir mecraya dönüştü. Orada varlık göstermemin bana bir katkısı olmaz. Oradaki bilgi kirliliği insanlığı ruhen bozuyor.

VİCDANIMI RAHATLATMAK İÇİN YAZDIM

İkinci kitabınız ‘Asil Dede’nin Düğünü’ hâlâ raflardayken üçüncü kitaba başlamışsınız…

‘Asil Dede’nin Düğünü’, Ergenekon döneminde yazdığı yazılar yüzünden hapse atılan bir akademisyeni anlatıyordu ve kitaptaki adam Tanrı’nın özel görevlerle gönderdiği bir dervişti. Kitabın çıktığı hafta, birçok eşim dostum “Bu kitabı çıkarmanın zamanı mıydı? Başını belaya sokacaksın” diye tepki gösterdi. Fakat kitabın çıktığı hafta Ergenekon davası çöktü. Bakın, korkaklar her gün, cesurlar bir kere ölür. Doğruyu biliyorsan konuşmak zorundasın. Üçüncü kitabın konusu da sürpriz olsun.

Siz neden böyle bir kitap yazdınız?

Türkiye’de aydın geçinen her insanın Ergenekon Davası’ndan utanması gerekir. Onca akademisyen, asker, bilim insanı içeri alındı. Kariyerlerinden, özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına göz yumuldu. Ben vicdanen çok rahatsızım. Vicdanımı rahatlatmak için en azından o dönemin tanığı olabilecek bir eser bırakmak istedim.

Türkiye’deki kitap okuma oranlarını nasıl buluyorsunuz?

Kitap okuma alışkanlığı hiçbir zaman bitmez. Her daim okuyan bir kesim vardı ve var olacaktır. Ben ülkemizin bu konuda çok kötü bir düzeyde olduğunu düşünmüyorum. Ağaç yaşken eğilir. Çocuklara kitap okumanın bir zorunluluk değil, keyif olduğu gösterilmeli. Çocuğum yok ama bence böyle olmalı.

Sahi hiç çocuk sahibi olmak istemediniz mi bu yaşa dek?

Çocuğum olsun çok isterdim ama bunun için geç kaldım. Eşinizle boşanırsanız aranızdaki hukuk biter ama çocuk olduğunda durum öyle olmuyor. Ben o riski hiçbir zaman göze alamadım. Çünkü bir çocuğum olursa, biliyorum ki hayatımın tamamını ben onun için veririm. Çocukları çok seviyorum ama eksik bir baba olmak istemedim, o nedenle olmadı.

Anlıyorum ki aslında baba olmak istemişsiniz…

Çocuk özlemim hep oldu ama benim hiçbir zaman garanti bir hayatım olmadı. Biz sanatçıların, dışarıdan göründüğü gibi gösterişli bir yaşamı yok. Gün gelir bir paket sigara alacak paramız olmaz. Benim mesleğim eğilip bükülmeye o kadar müsait ki o nedenle çocuk yapamazdım.

Aman Ege Bey’ciğim abartmayın! Bu ülkede asgari ücretle üç çocuk yapan insanlar var…

Hahaha! Onların cesaretini kutluyorum, ben o kadar cesur değilim. Ben sadece işimi düzgün yapabilmek, işimin hakkını verebilmek istedim. Bu işler belli olmaz. Bakarsınız, bir-iki yıl içerisinde bir çocuk evlat edinebilirim.

Popülerdiniz, birçok kadın peşinizdeydi ama hiç evlenmediniz. Evlenmekten de mi korktunuz?

Bir insan ile hayat birleştirmek çok zor bir karardır. Ben bu riske de giremedim. Popülerlik avantajını başka şeyler için kullanmadım. Ünlülüğü zamparalığa çevirmek yerine insanların iyiliği için kullanmak lazım. Ben hâlâ şöhretimi başkaları için kullanırım.

90’lı yıllar ve sizin kuşak bambaşkaydı. O günleri özlüyor musunuz?

Her nesil kendi kültürünü yaratıyor. Siz beni tanıyorsunuz ama çocuğunuz tanımıyor. Her dönemin kendi yazarı, kendi şarkıcısı olur. 90’lar heyecan vericiydi. Bir albüm yapıyordunuz 1.5 milyon satıyordu, şimdi bunu yapmak imkansız… Ben bu yeni sistem için yaşlı kalıyorum ve buna ayak uydurmak adına samimiyetimden ödün vermiyorum. Ben şanslıyıyım çünkü ‘Delice Bir Sevda’, ‘Yaz Aşkım’ gibi şarkılarım milyonlara ulaştı.

Karantina süresince uzun süre evde kaldık. Nasıl zaman geçirdiniz?

Çok çalışarak. Yalnız yaşadığım için zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum. Hele ev işleri yok mu! Çamaşır, bulaşık, ütü, temizlik… Evi işi zor zanaatmış, asla bitmiyor!

Yardımcınız yok mu?

Yardımcım sadece alışverişimi yapıyor, ardından “Hadi bana eyvallah” diyor. Tüm işler bende. Ben de change.org’da ‘Ev Kadınlarına Maaş Bağlansın’ diye bir kampanya başlattım. Bu konuda son derece ciddiyim. Her gün erkenden kalk, çocuğu ya da eşini giydir, yemeğini yedir, okula ya da işe gönder, bulaşıkları yıka, ortalığı topla, çamaşırları yıka, ütüle, akşama ne pişireceğim diye düşün… Beyefendinin her şeyi hazır olsun. Ohh ne güzel! Ev ekonomisini oluşturan kadındır. Daha sağlıklı bir toplum için ev kadınlarına maaş bağlanmalı.

Kaynak: Posta

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir