Eminönü’nde yürüyen dev avangart çantaların tasarımcısı Emre Pakel, ‘Spyumbrellabagz’ adını verdiği koleksiyonuyla moda çevrelerinin gündeminde. Birçoğunun aklında tek bir soru var: ‘Modanın suyu mu çıktı?’
Lüks kavramının kibirli ekseninden ayrılan özgün çantalarını, sokağın sıradan insanlarıyla buluşturan Emre Pakel; sıkıcı modanın aklına cüretkar bir karpuz kabuğu düşürdü! Henüz 25 yaşındaki bu genç tasarımcının bambaşka evreniyle tanışmanın tam sırası.
D-Ethnicity koleksiyonu size Koza’da ikincilik getirdi. Koleksiyonun hikayesinden bahsedebilir misiniz?
Koza için hazırladığım koleksiyon ‘etnisite’ kelimesinin kökenine iniyor. Etnisite kelimesi toplumsal grupların, diğer gruplara mensup bireylerle girdikleri etkileşim sonucunda ortaya çıkan tasarım olarak adlandırılıyor. Ben de Doğu ve Uzakdoğu arasındaki etkileşimden ortaya çıkabilecek tasarımı Ortadoğu’da ele almak istedim.
Genç bir tasarımcı olarak, son dönemde özellikle modada rastladığımız ‘cinsiyetsiz’ tavır hakkında ne düşünüyorsunuz?
Moda, birçok disiplini içinde barındıran bir sanat dalı aslında. Giyim en büyük alanını kapsasa da, giyim alışkanlıklarımız modaya yön veren tasarımcıların öngörüsü sonucunda ortaya çıkıyor. Evet son zamanlarda modada cinsiyetsiz bir tavır görüyoruz ve bana göre bunun sebebi ‘cinsel eşitlik’ gibi sosyolojik bir konuya ilgi çekilmesinin istenmesi. Modanın toplum üzerindeki etkisiyle, kadın-erkek giyimi arasındaki zincirler kırılıyor diyebiliriz.
İlham kutunuzda, sanatın hangi disiplini daha çok hissediliyor? Bir film ya da bir ressam gibi spesifik ilham kaynaklarınız var mı?
Bir tasarımcının kendi yaşantısındaki görsel izlenimlerini kendi potasında eritip işlerine yansıttığını düşünüyorum. Bilim kurgu filmleri, her zaman ilham kaynağım olmuştur; çünkü günümüzden kopmadan geleceği teorik olarak keşfetmemizi sağlar. Bir moda tasarımcısı geçmişindeki izleri gelecekte yorumlar her zaman. Neden derseniz, bir sezon sonrasını düşünmek zorundadır.
Yönetmen ve eleştirmen Jean-Luc Godard; “Nerden aldığınız değil, nereye götürdüğünüz önemlidir” demiş. Siz de örneğin Türk etnik kökenlerinden ilham alıp bambaşka bir tasarım algısı yaratmayı hedefliyor musunuz?
Türk etnik kökenlerin avangart tasarımlarla buluştuğu bir dünya çok hayali şu sıralar! Bunun üzerine kafa yoruyorum aslında.
Sizce yaşayan en büyük moda tasarımcısı kim?
Maison Martin Margiela! Hazırladığı koleksiyonlarda insanı kendi dünyasına çekmeyi başaran, farklı yorumlarla moda dünyasını şaşırtan usta bir sanatçı bence.
Kendi markanızı kurmayı düşünüyor musunuz?
Kendi markamın temelini hazırlamış olduğum çanta koleksiyonumla attım aslında. Niş işler ve kapsül koleksiyonlar hazırlayarak devam edeceğim şimdilik. Londra’dan sonra daha kapsamlı işler yapmayı planlıyorum. Şu an için freelance olarak İtalyan firmaları ve Türk firmaları ile çalışıyorum. Diğer yandan da kendi işimi yürütüyorum.
Bir moda dergisinin İtalyan edisyonu için yaptığınız çekim çok konuşuldu. Hedefiniz neydi ve sizce bu çekimle neyi başardınız?
Günümüzde de geçmişte de koleksiyonlar için hazırlanmış moda çekimlerinde ürünler her zaman ütopik, lüks bir dünya içinde sunulur. Ürünler ilk olarak yüksek alım gücü olan insanlar tarafından benimsenir sonra trend olup diğerleri tarafından da kullanılmaya başlanır. Bu modada değişmez bir kural aslında. Bir ürünü arzu nesnesi olarak göstermek her zaman işe yaramıştır. Bizse bunun tam tersini yapmak istedik. Muhammed İloğlu ve Deniz Bingöl’le gerçekleştiğimiz çekimde, fotoğraflar Ferda Demir’e ait. İstanbul’da insan popülasyonunun çok olduğu ve tarihi dokuyu da içinde barındıran Eminönü’nde çekimlerimizi gerçekleştirirken, günlük hayatına devam eden insanların içine girdik ve kendimizce çantaların lansmanını yaptık. Pazar satıcıları gibi ellerinde çantaları sallayarak gezdiler ve çok fazla kişiden talep gördük. Niş bir ürün tasarlamıştık ve Türkiye’den önce İtalya’ya ulaştık. Bunu yaparken de avangart tasarım ve toplum arasındaki ironik ilişkiyi inceleme fırsatı bulduk. Demek ki her zaman moda olabilecek bir ürün, lüks dünyadan geçmek zorunda değilmiş!
Bir kadının çantasının alt metninde ne var sizce? Ve sizin çantalarınız hangi mesajı veriyor?
Bir kadının ya da erkeğin çantasının alt metni, günlük ihtiyaçlarına cevap vermesiyle ve tasarım estetiğiyle doğru orantılı aslında. Çantalarımız ergonomi üzerine kurulu! İçine ne kadar eşya koyarsanız o kadar genişliyor, bunu yaparken de estetik görünümünü bozmuyor. Beach fit ve Regular fit diye ayırdığımız iki boyu ile hem plajda hem de günlük hayattan geceye kadar rahat bir şekilde de kullanılabiliyor.
Emre Pakel tasarımlarıyla birbirimize benzemekten kurtulup ‘özgün’ olmayı başarabilir miyiz, böyle bir iddianız var mı?
Bu büyük bir iddia! Ama yine de, özgün tasarımlar yapmayı kendine amaç edinmiş genç bir tasarımcı olarak bunun için elimden geleni yapacağım.
İleride nasıl bir Emre Pakel göreceğiz, sizin hayallerinizde neler var?
Geleceği tahmin etmek zor ama yine de arzu ettiğiniz iş için çalışmak, sizi her zaman başarıya götürebilir. Kendi markamı kurup dünya sektöründe iş yapabilmek en büyük hayalim. Ege İhracatçı Birlikleri’nin hazırlamış olduğu EİB Moda Tasarımı Yarışması’ndaki birincilik ödülü, benim sektörde tanınmamı sağladı ve geleceğimi şekillendirdi aslında. Buradan Burak Sertbaş’a bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Emre Pakel kimdir?
Başkent Üniversitesi Moda ve Tekstil Tasarımı lisans eğitiminin ardından, İstanbul Moda Akademisi’nde Postgraduate diploma programından mezun olan Emre Pakel, 26. Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması’nda ikinci oldu. Son günlerdeyse, Spyumbrellabagz isimli çanta koleksiyonuyla markasının ilk adımlarını attı. Önümüzdeki yıl, Londra CSM’de yüksek lisans eğitimine devam edecek.