Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) konser öncesi ülkeye giriş yaparken kullandıkları PCR testleri sahte çıkan Bülent Ersoy’un orkestra ekibi, 1 ay hapis cezasına çarptırıldı
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) sahte PCR testi davasında yargılanan şarkıcı Bülent Ersoy’un 21 kişilik orkestra ekibi için mahkeme kararını açıkladı. Müzisyen ekip, sahte PCR testi ile ülkeye giriş yaptıkları için 1 ay hapis cezasına çarptırılırken, orkestra şefi ise 45 gün hapis cezası aldı.
MAHKEME ÖNÜMÜZDEKİ HAFTALARDA KARARINI VERECEK
Öte yandan, sahte PCR testi hazırlayan ve test için aracı olduğu belirtilen otel yönetimi ile sağlık görevlilerinin davalarının devam ettiği Gazi Mağusa Mahkemesi’nin kararını önümüzdeki haftalarda vermesi bekleniyor.
“HERKESİ İŞİNDEN ETTİ”
Orkestra üyeleri, verilen bu kararın ardından mahkeme çıkışı Bülent Ersoy’a isyan etti. Müzisyenler, “Hani servetini harcayacaktın? Herkesi işinden gücünden etti, devlet memurluğundan etti Bülent Ersoy… Sahte bir şey almadık biz. Sahte olduğunu bilmiyorduk. Bize sadece ‘Bu evraklarla gireceksiniz’ dendi. Bu kadar aileyi perişan ettiniz, herkesin hayatıyla oynadı.” şeklinde konuştu.
“GEREKEN HUKUKİ SAVAŞI TÜM SERVETİM PAHASINA VERECEĞİM!”
Bülent Ersoy, orkestrasının tutuklanmasının ardından konuyla ilgili açıklama yapmıştı. Bülent Ersoy, yayınladığı gönderide şu ifadelere yer vermişti:
Hayatım boyunca adaletsizliğe hiç prim vermedim. Kendim de iki kez hapse girdim. Kimselerden de yardım dilenmedim, istemedim çünkü o suçları işlemiştim, cezasını da çekmekle mükelleftim. Bu konu ile ilgili bugüne kadar 21 arkadaşım ve dostuma mahkemelerinde ters bir reaksiyon oluşmasın adına herhangi bir şekilde zarar gelmesin diye evet, sustum. Onlara sadece telefon ile müteaddis kereler bağlanarak hepsini bir odaya toplayıp, kendileri ile konuşarak gerek maddi gerek manevi ilgimi, alakamı, sevgimi, bağlılığımı kendilerine hep hissettirmeye çalıştım.
“HEP YANLARINDA OLACAĞIM”
Ailelerine maddeten yardım ettim. Bir saz arkadaşımın hamile eşini yatırdığım çok ünlü bir hastanede doğumunu yaptırttım. Hatta ve hatta kendileri de teveccüh buyurup yeni doğan evlatlarının ismini Bülent koymuş. Ben bütün bunları yaparken yardımlarımı şova dönüştürmeden, sağ elin verdiğini sol el görmemeli, bilmemeli terbiyesi içerisinde hareket ettim. Bu hayatım boyunca da böyle oldu. Zira ben yaptıklarımı şova dönüştürmem, dönüştürmedim de. Ben naçizane şovlarımı sadece ve sadece sahnelerimde icra ettim ve ederim. Yani kısacası elimin erdiği, gücümün yettiğince arkadaşlarımın hep yanlarında oldum ve olacağım da…
Arkadaşlarımın mahkemelerinde bugüne kadar ters bir oluşum hasıl olmasın diye… Ki bu şekilde uyarılmıştım, sustum ama artık bugün ki o kelepçeli elleri gördükten sonra hak aramak nasıl oluyormuş göreceğiz, görüşeceğiz.
“TÜM ALINMIŞ İŞLERİMİ İPTAL ETMEK ZORUNDA KALDIM”
Aslında ben de bu konudan maddi ve manevi şahsım olarak son derece zarar ve ziyanını yaşadım ve yaşıyorum da… Ekibimin olmayışı nedeniyle tüm alınmış işlemi iptal etmek zorunda kaldım. Manevi acı ve ziyana gelince onun zaten karşılığı yok. Türkiye’nin en iyi avukatlarını görevlendirdim. O adı geçen otelin genel müdürü Süleyman beyefendi, o hastanenin doktoru ve o koskoca hastanenin yargılanmaları için gereken hukuki savaşı tüm servetim pahasına vereceğim.
“SON NEFESİME KADAR MÜCADELE VERECEĞİM!”
Ayrıca bu savaşım sadece Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hudutları içinde kalmayacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de bu hakkımın ve haklarımızın son nefesime kadar mücadelesini vereceğim.