Her koleksiyonuyla fark, her defilesiyle olay yaratan Deniz-Begüm Berdan ile ikilinin Londra tabanlı DB Berdan markasını ve seyahat alışkanlıklarını konuştuk.
DB Berdan koleksiyonları daima ters köşe. Defilelerse hep merak konusu, keza daima sürprizli. Defileleri şov olarak kullanan nadir tasarımcılardansınız Türkiye’de. Vermek istediğiniz mesaj yerini buluyor mu sizce?
Deniz Berdan: Performans altyapılı geldiğimiz için sunumumuz bizim için çok değerli ve yine çok dikkat ederek konumuzu detaylı işliyoruz. Bu kültürden geldiğimiz için anlatmak istediğimiz mesaj bence yerine ulaşıyor. Oldukça destekleyici yorumlar alıyoruz. İşlediğimiz konular evrensel olsa da bizim sokak kültürümüzden öğeler taşıyor. Burada doğup büyümüş birilerinin koleksiyonunun bu izleri taşımaması imkânsız olurdu zaten.
Koleksiyon hazırlarken seyahatt en, farklı kültür ve destinasyonlardan ilham alır mısınız?
Begüm Berdan: DB Berdan’ın en büyük ilham kaynağı alt kültürler ve sokaklar. Bu nedenle dünyanın herhangi bir yerindeki karşıt kültürlerden beslenmeye bayılıyoruz. Gençlerin karşı çıktığı şeyler bulundukları kültüre göre değişiyor. Bir kültürü öğrenmeye onun alt kültüründen başlamak bizi heyecanlandırıyor.
Bir süre önce Londra’ya yerleştiniz. Yeni bir ülkeye kolaylıkla adapte oldunuz mu?
DB: 2009’dan beri Londra ile bağımız vardı. Begüm 2010’da Central Saint Martins’de foundation okudu sonrasında da London College of Fashion’da (LCF), Performans İçin Kostüm Tasarımı… Yani sürekli bir gidiş- geliş olduğu için adapte olma sorunu da az oldu.
BB: Londra’da turist olarak da öğrenci olarak da bulundum. Şu anda çalışıyorum. Ancak en eğlenceli olanı tabii ki öğrenci olmak. Ne turistsin ne de çalışıyorsun ikisinin arasında tatlı bir yerde salınıyorsun. Hem kendini geliştirip çalışacağın alanda istediğin gibi denemelerde bulunurken hem de şehrin tadını çıkarıyorsun.
Londra’da günlük rutinleriniz neler?
DB: Türkiye’de hayatımız nasılsa burada da aynı şekilde devam ediyor. Sabahları uyanıp günlük işlerimizi yapıp sonra da uyuyoruz. Bir ülkede gerçekten yaşamakla turist olmanın arasındaki fark şu: Boş vakitlerinizde muhteşem programlar yapabilmek. Turist olarak gitt iğiniz bir şehirde mutlaka neler yaparsınız? Gezme rutininiz nasıldır?
BB: Seyahatlerimizin genel amacı dinlenmekten öte gittiğimiz yeri keşfetmek oluyor. O yüzden bir yere gitmeden önce tüm yapılacakları not edip programımızı yaparız. Uçuşlarımızı genellikle sabah erken saatlerde tercih ediyoruz. Böylece inişten sonra eşyalarımızı kaldığımız yere bırakıp akabinde şehri keşfe çıkıyoruz. Otelde kalmaktansa günlük ev tutmayı tercih ediyoruz; hem daha rahat oluyor hem de kendimizi daha az turist hissediyoruz. Bir şehirden beklentimiz güzel yemek, sokak kültürü ve tarihi. Bir şehirden bu üçünü alabiliyorsak muhteşem bir seyahat geçirmişiz demektir.
Gelelim erkek giyimine. Koleksiyonlarınız her geçen gün daha fazla erkek tasarımları barındırıyor. Erkekleri giydirmek keyifli mi?
BB: Artık cinsiyet yelpazesindeki herkese hitap etmeye çalışıyoruz ve bunun için daha erkeksi durabilecek modellere de yer vermek istedik. Biz DB Berdan’da kadın erkek kalıplarını karıştırarak kullansak da erkekleri giydirmeyi sıklaştırdık. 2018 İlkbahar- Yaz’ındaki sweatshirt’ler kadınlara elbise, erkeklere sweatshirt oluyor. Özellikle de Sonbahar-Kış 2018’ta hazırladığımız koleksiyonda ilk defa yapmadığımız kadar çok erkek modele yer verdik. Markamız adına süper bir gelişme olduğunu düşünüyoruz.
DB: Artık markamızda tam anlamıyla cinsiyet yelpazesini genişlettiğimizi düşünüyoruz. DB Berdan insanı her cinsiyetten, ırktan ve yaştan olabiliyor; özgüvenli, alt kültürleri seven, insan haklarına duyarlı, ironik espri anlayışı yüksek, güçlü fi kirli kişiler olarak görüyoruz.
Dünyadaki erkek giyiminin yükselişini nasıl görüyorsunuz?
BB: Erkekler 19. yüzyıldan 1950’lerin sonralarına kadar hatta 60’ları da boylayarak monotonluktan az biraz rahatlığa kayan dönemi yakalamak için çok bekledi. 60’ların sonlarına kadar çoğunluğun giydiği üniforma modası; aynı tip gömlek, yelek, ceket ve pantolon dörtlüsünü evde bile giyen erkekler için giyim ve seçim sanki yasaklanmış gibiydi. Önce, 50’lerdeki ‘Teddy Boy’larla uzun zaman olmayan renkleri gördük. Daha sonra ‘Beatnik’ tarzı simsiyah kıyafetleri ve uzun saç, sakallarıyla dönemin erkeklerini hippie kültürünün ataları olarak kabul ettik. En sonunda belki de 18. yüzyıldan sonra ilk defa 1968’de erkek modasında ‘Peacock, Dandy’ kültürüyle erkekler tekrar yeniden çiçek açtı ve tüylerini tavus kuşu gibi kabartıp gezmeleri hem kadınları cezbetti hem de erkekliklerini ister istemez daha çok öne çıkardı. Ve böylece üniseks, cinsiyetsiz bir modanın ilk adımı atılmış oldu. Şu an özellikle üst moda markalarının erkek koleksiyonlarında şaşalı, oymalı kakmalı ceket-pantolon kombinasyonlarını, kürk paltoları, çiçek desenli alt ve üstleri görebilmek mümkün.
Seyahat rotalarınız arasında nereler var? Sizi dilediğiniz üç şehre götürecek olsak, bunlar hangileri olur?
BB: Biri kesinlikle Tokyo olur. Japonya çok garip bir ülke; dünyadan bakıldığında inanılmaz gelişmiş, teknolojinin en uç hali olarak görünse de kadın hakları konusunda inanılmaz geri kalmış bir ülke. Arkasındaki bu teknolojiyle olabildiğince yeniliklere açık olup toplum alışkanlıklarında ise ekstrem derecede geleneksel yapılarını görmeyi çok isterdik ayrıca çok uygun fi yatlara vintage Comme des Garçons ürünleri bulmak mümkün.
DB: İzlanda inanılmaz etkileyici geliyor. Reykjavik kentinden başlayıp Vikingler’e dalıp hiç güneş batmayan ve yazları bile keskin, sert havayı solumak süper olabilir.
DB BERDAN 2018 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu
DB Berdan 2018 İlkbahar-Yaz koleksiyon teması, yine eleştirel nitelikte. İkiyüzlülük ve sahte olmak üzerine kurulu koleksiyon günümüz hayatlarına ayna tutarken, tüm koleksiyona yayılan ‘reckless’ yazıları, günümüz ‘pervasızlığı’nın altını çiziyor. Sokak giyimine iddialı renk ve desenlerle katkıda bulunan koleksiyon, metal piercing detaylar ve tasarımcı ikilinin kendi grafik çalışmalarıyla farklılaşıyor.