İlk kez sahne alan oyunlardan yeni sezonuyla bir kez daha karşımıza çıkanlara dek kış döneminde mutlaka görülmesi gereken tiyatro ve müzikaller.
“Kibritin Ucunda” Oyunu
(Zorlu PSM, 25 Aralık)
“Kibritin Ucunda” oyunu, 30’larının başında bir plaza çalışanı olan Kerem’in, başarı hırsının, çocukluğunun ve küçük bir felaket sonrası ziyarete gelen geçmişinin gölgesinde, kendiyle uzun ve derin bir hesaplaşmaya girişmesini konu alıyor. Kafasının içinden gelen seslere engel olmaya bıraktığı o soğuk İstanbul akşamında tüm çocukluğu kar taneleri gibi yerlere dökülür. Kerem’in hayatı o gece bir kibritin ucunda. Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazdığı ve Kayhan Berkin’in yönettiği “Kibritin Ucunda” oyununda Rıza Kocaoğlu’nu izliyoruz.
Fındıkkıran Balesi
(AKM, 27 Aralık, 3, 6, 10, 17, 24, 27 Ocak)
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Rus besteci P. İ. Çaykovski’nin 1891 yılında bestelediği son eseri olan “Fındıkkıran” balesi, küçük Alman kız Clara Stahlbaum’un yeni yıl hediyesi olarak aldığı fındıkkıran oyuncağı ile ilgili rüyalarının konu edildiği masalsı bir yılbaşı klasiği. Alman yazar E. T. A. Hoffmann’ın 1816’da yazdığı “Fındıkkıran ve Fareler Kralı” adlı öyküsünü, ünlü Fransız yazar Alexandre Dumas; bir masal havasına dönüştürerek, uyarlama ve çeviri şeklinde 1844’te yayımladı. Bu öykü üzerine P.İ. Çaykovski, Fransız asıllı ünlü koreograf Marius Petipa’nın hazırladığı detaylı libretto üzerine “Fındıkkıran” balesini besteledi ve dünya prömiyeri 18 Aralık 1892′ de yapıldı. Günümüzde eser, özellikle yeni yıl klasiği olarak dünyadaki bütün bale topluluklarının repertuvarında değişmez bir yere sahip ve sahnelendiği zamanlarda kapalı gişe oynuyor.
“Amadeus” Oyunu
(Zorlu PSM, 15, 29 Ocak)
Peter Shaffer tarafından kaleme alınan, dünya müzik tarihinin unutulmaz bestecileri Wolfgang Amadeus Mozart ile Antonio Salieri’nin eşsiz hikayesi “Amadeus” yeni sezon temsillerine devam ediyor. Usta yönetmen Işıl Kasapoğlu rejisiyle Çolpan İlhan-Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertaiment iş birliği ile tiyatroseverlerle buluşan oyunun başrollerini Selçuk Yöntem (Antonio Salieri), Tansu Biçer (Wolfgang Amadeus Mozart) ve Dilan Çiçek Deniz (Constanze Weber) paylaşıyor. Sahne önünde 35, sahne arkasında 20 kişiden oluşan toplam 55 kişilik dev ekibiyle sezonun en çok ses getiren prodüksiyonlarından birisi olan “Amadeus”, dünyada bir ilk olan çalınabilir yazı karakteri sayesinde Pazarlama ve Reklamcılık alanlarında ödüller kazandı. Altı tane “Kristal Elma” ve dört adet “Felis” ile bu ödülleri alan ilk ve tek tiyatro oyunu olmasının yanında “ADC 100th Annual Awards”ta “Logo” kategorisinde ödül alarak uluslararası alanda başarı kazandı. XX. Direklerarası Seyirci Ödülleri’nde Yönetmenimiz Işıl Kasapoğlu En iyi Yönetmen, Selçuk Yöntem Sürekli Mükemmeliyet, Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment En İyi Prodüksiyon, olmak üzere üç dalda ödüle layık görüldü.
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü” Oyunu
(Zorlu PSM, 29-30 Aralık, 14 Ocak / Maximum UNIQ, 23-24 Aralık / AKM, 23 Ocak)
Doğu ve batı, eski ve yeni, geleneksel ve modern kutupları arasında salınıp duran Ahmet Hamdi Tanpınar’ın zamansız eseri “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” tiyatro oyunu olarak sahneye taşındı. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” oyunu, Serkan Keskin’in onlarca surete büründüğü performansı ile Serdar Biliş’in yönetmenliğini bir araya getiriyor.
“Aydınlıkevler” Oyunu
(Maximum Uniq Hall, 22 Aralık)
Yapımını BKM’nin üstlendiği, Yılmaz Erdoğan’ın kalemi ve Demet Akbağ’ın performansını buluşturan “Aydınlıkevler”, izleyiciyi 70’li yılların atmosferine götürüyor. Salih Bademci ve Sinem Ünsal’ın da yer aldığı oyunda tiyatroseverler tüm zamanlara ait olabilecek bir öyküye tanıklık ediyorlar.
“Toz” Oyunu
(Fişekhane, 19-20 Aralık, 10-11 Ocak / Zorlu PSM, 22-23 Ocak / Caddebostan Kültür Merkezi, 8-9 Ocak)
Betonların göğü henüz delmediği zamanlarda büyük şehrin sokaklarında, apartman önlerinde büyüyen bir kız çocuğu. Güzeller güzeli ev kadını anne ile titiz avukat babanın tek kızı: Handan. Sokakların da anne babasıyla yaşadığı evin içi gibi huzursuz olduğu zamanlardan geçerek büyüyen, kendi yolunu bulan bir genç kadın… Kafasının ve kalbinin içi seslerle dolu; çok uzaklardan gelen bir melodi, kuşlar, rayların sesi, sevinçli bir hediye paketinin hışırtısı, annesinin, babasının, babaannesinin, halasının sesi… Sonra birden fazla ‘çat’ sesi, farklı zamanlarda, farklı evlerin duvarlarında yankılanan… Karşımıza yetişkin bir kadın olarak çıkan Handan’la tanıştığımızda; o, çocukluğundan bugüne uzanan bir hikayeye çoktan dalıp gitmiş olacak. Handan’ın ve onun hafızasından çıkıp gelen annesi Feri’nin öyküsü, 1960’lardan bugüne uzanan bir anlatıya yerleşiyor. Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun kaleminden çıkan, çok kişiyle kesişen bu tek kişilik kadın oyunu, Hira Tekindor’un yönetiminde, Zerrin Tekindor’un performansıyla seyirciyle buluşmaya devam ediyor.
“Richard” Oyunu
(Maximum UNIQ, 21 Aralık / Zorlu PSM, 7 Ocak)
Okan Bayülgen’in yazıp yönettiği “Richard” oyununun başrolünde yine Bayülgen’i görüyoruz. İngiltere’de küçük bir tiyatro topluluğu III. Richard oyununun provalarını yaparken polis tarafından aranan birinin tiyatroya sığınmasıyla başlayan oyunda, var olan düzene, sanatın mevcut kurumsal, etik ve hiyerarşik yapısına karşı olan bu adam, önce III. Richard rolünü, ardından yönetmen koltuğunu ele geçiriyor ve her şeyi yıkarak sahneye alışılagelmemiş bir prodüksiyon koyuyor.
“Flu Lysistrata” Oyunu
(Müşfik Kenter Sahnesi, 22 Aralık)
Tiyatro tarihinin ilk savaş karşıtı oyunlarından “Lysistrata”, kocalarının savaştan dönmesini beklemekten usanan kadınların, barışı sağlamak için erkeklere karşı başlattıkları direnişle gelişen olayları anlatıyor. Gelenek dışı tiyatro biçimleri ile ilgilenen yönetmen Barış Arman ise Aristofanes’in bu klasik metnini türler arası bir yorumla yeniden ele alıyor. Bulut Akkale, Damla Karaelmas, Didem Germen, Elif Ürse, Emre Sırımsı, Faruk Üstün, Gözde Ayar, Kadir Hasman ve Nurhayat Atasoy’un sahnede yer aldığı “Flu Lysistrata” oyunu; kimlik, cinsellik, iktidar ve statüko gibi çağımızın sorularına yanıtlar arıyor.
“Doğu Ekspresinde Cinayet” Oyunu
(Tiyatro Ak’la Kara, 22-24 Aralık, 13, 19, 21, 25-26 Ocak / Caddebostan Kültür Merkezi, 28-29 Ocak / Sahne Dragos, 1-2 Şubat)
1933 yılında Agatha Christie’nin İstanbul Pera Palas’ta kaleme aldığı, o yıldan günümüze kadar onlarca dile çevrilen, sinema filmi uyarlamaları yapılan kült eseri “Doğu Ekspresinde Cinayet”, ilk kez Türkiye’de sahneleniyor. Christie’nin Dünyaca ünlü dedektifi Hercule Poirot ete kemiğe Atilla Şendil’in oyunculuğuyla bürünüyor. Rollerinin yanı sıra oyunun yönetmen koltuğunda tiyatro dünyasının önemli isimleri Atilla Şendil ve Savaş Özdural oturuyor. Oyunun kadrosundaki diğer isimler, Nazan Diper, Özdemir Çiftçioğlu, Pelin Turancı, Hakan Akın, Ozan Dağara, Oya İnci, Ebru Karanfilci, Can Esendal, Ilgın Angın, Fatih Özacun, Kerem Tataroğlu.
“Kim Bu Ben” Oyunu
(House of Performance, 23 Aralık, 19 Ocak / Fişekhane, 13 Ocak / Moda Sahnesi, 23 Ocak)
“Kim Bu Ben” oyunu, 10 sene önce Engin Hepileri’nin yeni ve yenilikçi yapımları bir platform altında toplama kararıyla kurulan Tiyatro iN’in imzasını taşıyor. “Kim Bu Ben” oyunu; küresel iklim krizi, pandemi, neoliberalizm, bireyselleşme, dijitalleşme ve gözetleme kapitalizminin şifreleriyle uğraşan, aşk dolu kriminal bir gerilim. Rose Leilani’nin yazdığı, Onur Ünsal’ın çevirdiği, Engin Hepileri’nin yönettiği ve müziklerini Kenan Doğulu’nun yaptığı oyunda Beyza Şekerci, Onur Ünsal ve Neslihan Arslan yer alıyor.
“Cırcır Böcekleri İtler ve Biz” Oyunu
(Fişekhane, 23 Aralık / Caddebostan Kültür Merkezi, 12, 21 Ocak)
Mert Öner’in yönetmenliğinde, Sam Shepard’ın “True West” oyununa günümüzden bak “Cırcır Böcekleri İtler ve Biz” oyunu, Buğra Gülsoy ve Serhat Teoman’ın yenilikçi yaklaşımlarla projeler üretmek için kurdukları Art 12’nin ilk projesi. Biri kentli, eğitimli bir senarist diğeri ormanlara sığınan, özgür ruhlu bir hırsız olan iki kardeşin birbirlerini keşfetme ve birbirlerine dönüşme hikayesini konu alan “Cırcır Böcekleri İtler ve Biz”, Serhat Teoman ve Buğra Gülsoy’a başarılı oyuncular Burak Sarımola ve Ayşe Lebriz Berkem eşlik ediyor.
“Aşık Shakespeare” Oyunu
(Zorlu PSM, 23-24 Aralık, 6-7 Ocak)
Uraz Kaygılaroğlu’nun William Shakespeare’e, Nezaket Erden’in Viola karakterine hayat verdiği, sayısız ödülün sahibi efsanevi filmden aynı isimle Türkiye’de ilk kez sahneye uyarlanan “Aşık Shakespeare” oyunu, Serdar Biliş’inyönetmenliği ile sahneye taşınıyor. Kaygılaroğlu ve Erden’e oyuncu kadrosunda Şebnem Sönmez, Merve Polat, Kerem Arslanoğlu, Ceren Taşçı ve Ekrem Can Arslandağ eşlik ediyor. Tiyatrodaki pek çok kalıbı yıkan ve tiyatroyu yeniden inşa eden William Shakespeare’in 16. yüzyıl İngiltere’sinde, yeni oyunuyla kendini ispat etme çabası içindeki gençliğine ve genç bir kadının erkeklerin dünyasında sahneye çıkmak için verdiği mücadeleye odaklanan “Aşık Shakespeare”, Shakespeare dönemi tiyatrosuna ve yaşamına dair çağdaş bir perspektif sunuyor.
“Güzel Son” Oyunu
(Beşiktaş Kültür Merkezi, 24 Aralık / Baba Sahne, 26 Aralık / House of Performance, 28 Aralık)
Halim Şefik Güzelson arkadaşları Orhan Veli, Melih Cevdet, Sait Faik’ ve Nurullah Ataç’ı uğrak mekanları olan Mösyö Lambo’nun Meyhanesi’ne davet etmiştir. İmzalı davetiyelerin arkasında ise bir not yazmaktadır; “Lütfen İçmeden Geliniz!” Bu gizemli davet üzerine şans eseri Suat Derviş’in meyhaneye uğraması, geceyi ayrı güzel kılar. Şimdi gecenin tek eksiği, sürprizli bir “Güzel Son”dur.
“Deli Bayramı” Oyunu
(DasDas, 24 Aralık, 5-6 Ocak)
Turgut Özakman’ın kaleme aldığı, usta sanatçı Metin Akpınar süpervizörlüğündeki ‘Deli Bayramı’nın başarılı oyuncu kadrosunda Alper Baytekin, Ayşegül Cengiz, Büşra Alnıtemiz, Cansu Boz, Didem Balçın, Erdi Güçlü, Hande Özkurt, Kadir Burak Baydar, Mert Fırat, Nila Fırat, Özgün Aydın, Tunahan Çilingir ve Volkan Yosunlu yer alıyor. Hiciv sanatının önemli bir örneğini sahneye koyan “Deli Bayramı”, Turgut Özakman’ın 1987 yılında kaleminden dökülen “Deliler” oyununun günümüz yorumu.
“Sorgu” Oyunu
(Şişli Tiyatrosu, 25 Aralık)
1971 yılının son günleri. Herhangi bir nedenden ötürü savaş durumundaki iki ülke. Ülkelerden birinin kahraman askerlerinden biri, Binbaşı Sam Andrew, vatana ihanetle suçlanıyor. Onu sorguya çeken kişi ise hayatındaki en önemli insanlardan biri, yakın dostu Albay Charles Kotalaris. Kosta Kortidis’in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda oturduğu, Akın Kaplan’ın yönetmen yardımcılığını üstlendiği oyunda Kortidis ve Kaplan’la birlikte Sibel Taşçıoğlu ile Özdemir Çiftçioğlu rol alıyor. “Sorgu” oyunu, coğrafya gözetmeden savaş kavramının anlamsızlığının altını çiziyor.
“Ölümün Tersi Arzudur” Oyunu
(Alan Kadıköy, 26 Aralık / Moda Sahnesi, 24 Ocak)
Engin Alkan’ın, Tennessee Williams’ın ülkemizde de “Arzu Tramvayı” ya da “İhtiras Tramvayı” adıyla sahnelenen “A Streetcar Named Desire” adlı oyunundan yola çıkarak kaleme alığı, yönettiği ve aynı zamanda sahne aldığı yeni tiyatro oyunu “Ölümün Tersi Arzudur” oyunu; Almanya’da Alternatif bir Macbeth sergilemek için provalarına devam eden bir tiyatro ekibinin Berlin Kreuzberg’de yaşadıkları olaylar çerçevesinde gelişiyor. Üçüncü nesil göçmen bireylerden oluşan ekip Foucault felsefesi üzerinden iktidar, erk ve ötekileştirme kavramlarını tartışırlarken bir anda İstanbul’dan gelip kapıya dikilen sürpriz bir akrabanın bütün düzenlerini alt üst etmesiyle ayrımcılık ve ötekileştirme kavramları üzerinden derin yüzleşmeler yaşamak durumunda kalırlar.
“Kopenhag” Oyunu
(DasDas Sahne, 26 Aralık)
20. yüzyılın en büyük atom fizikçilerinden Niels Bohr ve Werner Heisenberg, 1941 yılında Kopenhag’da tarihin akışını değiştiren bir görüşme yaparlar. Hakkında Hitler için atom bombası yaptığı iddiaları dolaşan Heisenberg, Nazi işgali altındaki Danimarka’da, yarı-Yahudi eski arkadaşı ve hocası Bohr’u ziyarete gider. Yanlış anlaşılmalar ve belirsizliklerle dolu bu görüşmenin sonucunda İkinci Dünya Savaşı’nın gidişatı ve milyonlarca insanın kaderi belirlenir. Heisenberg, Bohr ve Margrethe’ın huzura kavuşamayan ruhları, hayattayken yanıtlayamadıkları bir sorunun cevabını aramaktadır: “Heisenberg, Kopenhag’a neden geldi?” Belirsizlik, bellek, nezaret ve perspektif temalarını konu eden “Kopenhag” oyunu; bilimin ve sosyal hayatın temeli olan “belirsizlik” labirentinde modern fizik, felsefe ve ilişkilere dair bir anlatı kuruyor. Hakimi, savcısı ve sanığı sürekli olarak değişen sürreal bir davanın etrafında şekillenen sahneleme fikri, politik söylemlerin git gide sertleştiği çağımızda alınan kararlar ve sorumluluklar üzerine etik bir tartışma açıyor.
“N’Olcak Bu Yusuf Umut’un Hali” Oyunu
(Kadıköy Boa Sahne, 27 Aralık, 17 Ocak / Ara Sahne, 23 Ocak)
Yusuf Umut, tanımlayamadığı ama vazgeçemediği bir özgürlüğün peşinde kendi yolculuğunu anlatıyor. “N’olucak Bu Yusuf Umut’un Hali” oyunu, özgürlük sınırlarından taşan Yusuf Umut’u en sonunda aradığı ortama yakınlaştırıp, onu çekyatların, kuralların, sınırların dünyasından kurtarabilecek mi sorularının cevabını bulmaya çalışıyor.
“1923” Müzikali
(Zorlu PSM, 27-28 Aralık, 23-25 Ocak)
Kurtuluş Savaşı Müzesi’ne yapılan okul gezisi sırasında ortadan kaybolan dört arkadaş, kendilerini bir anda Mustafa Kemal’in Milli Mücadele’yi başlattığı Bandırma Vapuru’nda bulurlar. Bandırma’yı sarsan dalgalardan Meclis’in açılışına, Büyük Taarruz’dan Cumhuriyet’in ilanına uzanan; genç, yaşlı, çocuk, kadın ve erkek nice isimsiz Cumhuriyet kahramanının yarattığı Milli Mücadele serüvenini “1923” müzikalini; danslar, müzikler, etkileyici bir sahne tasarımı ve multimedya şovu eşliğinde izliyoruz.
“Mağrur Fil Ölüleri” Oyunu
(Çevre Tiyatrosu, 29 Aralık)
Semaver Kumpanya’nın romantik oyunu “Mağrur Fil Ölüleri”, akıcı rejisi ve temposu yüksek oyunculuklarıyla izleyenleri nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor. 1969’u 1970’e bağlayan yılbaşı günü, Belkıs dışarı çıkmak konusunda Cahit’i ikna etmeye çalışırken eve içinde ne olduğu ve kimin gönderdiği bilinmeyen bir kutu getirilir. Bu gizemli kutuyu açmak ise çift için giderek daha heyecanlı bir oyuna dönüşür.
“Çirkin” Oyunu
(Hope Alkazar Sahnesi, 5-6, 12-13, 19-20, 26-27 Ocak)
“Çirkin” tiyatro oyunu, izleyiciyi geleneksel masallardan ilham alan gerçeküstü bir ihanet hikayesiyle büyüleyici bir deneyime davet ediyor. Oyun, anlatı tiyatrosu ile dijital enstalasyonu birleştirerek izleyicileri de çevreleyen bir deneyim sunuyor. Bin yıllardır yaşayan, çirkin bir mahluk olan Şiva ve lanetlenmiş ölümsüz tavuğu ile geçmiş ve bugün arasında ilginç bir yolculuğa çıkacağınız Çirkin, Firuze Engin’in metni, Güray Dinçol’un yönetmenliği ve Nihal Yalçın ile Onur Berk Arslanoğlu’nun performanslarıyla hayat buluyor.
“Faust” Oyunu
(Moda Sahnesi, 15 Ocak)
“Faust” oyunu, evrenin bütün bilgisine sahip olmaya çalışan bir entelektüelin bu uğurda şeytanla karanlık bir anlaşmaya varmasını anlatıyor. Unutulmuş bir geleneksel form olan Meddah formunu çıkış noktası olarak alıp, çağdaş bir Meddah anlatısı yapmanın derdine düşüyor. Marx’ın, modern dünya için söylediği “katı olan her şey buharlaşacak” sözüne kulak verip, Faust’un hikayesini modern dünyanın çelişkileri ve açmazları üzerinden yorumluyor.
“Canavar” Oyunu
(Caddebostan Kültür Merkezi, 19 Ocak / Ses 1885, 22 Ocak / Watergarden Performans Merkezi Duru Ataşehir, 28 Şubat)
“Canavar” isimli oyunda, bir imza günü için küçük bir Anadolu şehrine gelmiş olan roman yazarı Kemal Sönmez, yıllardır görüşmediği kuzenleri Aslı ve Derya’yı ziyaret eder. Kız kardeşler bu habersiz ziyarete hazırlıksız yakalanır. İki kız kardeş, Kemal’in de önerisiyle tarifini unuttukları ve yıllardır yemedikleri aile yemekleri “Kapama”yı yapmaya karar verir. Yapması hatırladıklarından kolay, yemesi ise tahmin ettiklerinden zor olan yemek hazırlanırken, Kemal’in ziyaretinin altındaki gerçek sebep ortaya çıkar.
“Eksik” Oyunu
(Sahne Dragos, 19 Ocak / Watergarden Performans Merkezi Duru Ataşehir, 17 Şubat)
Yılın en sıcak gününde, aile içi hesaplaşmalar ve ortaya çıkan sırlarla dışarıdaki yangının içerideki kaosa karıştığı, hiçliğin ortasında bir çiftlik evinde vazgeçmiş bir baba, çabalayan bir oğul ve yorgun bir sevgili bir araya geliyor. Levent Can, Hande Doğandemir ve Erdem Kaynarca’nın birlikte rol aldığı “Eksik” oyunu, her şeye rağmen sürdürülen hem dramatik hem de komik bir aile olma çabasını sahneye taşıyor.
“Dracula” Müzikali
(Trump Sahne, 29 Ocak / Mall Of İstanbul Moi Sahne, 27 Şubat)
Bram Stoker’ın klasik eseri, gotik korku efsanesi “Dracula”nın görkemli hikayesi, müzikal olarak seyirciyle buluşuyor. Bir vampir olan ve hayatını yeniden canlandıran orta çağ asilzadesi Dracula’nın, Mina’ya olan aşkıyla yeni soylu bir yaşam kurmak ve bir hipnoz sonucu kendi sonunu hazırlayan kaderinin planını ve iyilikle kötülüğün amansız savaşını izliyoruz.