Uzman psikolog Dr. Lisa FirestonePsychology Today dergisinde yayımlanan yazısında “Sevgiden ve bağlanmaktan hepimiz biraz korkarız ve bu korku davranışlarımızı etkiler” diyor.Tabii bu davranışların farkına varıp düzeltmek de mümkün.

Kendini geri çekmek

İlişkilerinde sorun yaşayan birçok insan karşılarındakinin artık eskiden yaptığı güzel davranışları yapmadığını söyler. “Artık durduk yere gelip bana sarılmıyor” veya “Eskiden çok iyi bir dinleyiciydi” gibi, ilişkinin başlarında bulunan, ama zamanla kaybolmuş davranışlardan bahsedilir. İnsanlar ilişkide birbirlerine yaklaştıkça, yakınlıktan korkup kendilerini geri çekmeye eğilimlidir. Araya mesafe koymak için de, karşılarındakinin sevdiği bazı davranışları yapmayı bırakırlar.

Bu davranış genelde istemsiz yapılır, o yüzden fark etmesi zordur. Ama eğer hislerimizde değişiklik hissedersek, örneğin, eskiden karşımızdaki kişi için yapmayı sevdiğimiz bir şeyi yapmak artık bizi rahatsız ediyorsa, kendimizi geri çekip çekmediğimizi düşünmeliyiz. Görünüşümüze daha az önem vermeye başlayabiliriz, veya belki de işe giderken “Görüşürüz” demeyi veya işten dönüldüğünde birbirimizi sevgiyle karşılamayı bırakmış olabiliriz. Bu küçük ve büyük sevgi gösteren hareketleri bırakıp bırakmadığımıza dikkat etmeliyiz.

Hislerini kapatmak

Kendimizi geri çekmeye başlama sebeplerimizden biri de, daha önceki tecrübelerimizden oluşturduğumuz savunma sistemini kullanıp hislerimizi engellemektir. Örneğin, birine aşık olmaya başladığımızı fark edince, kendimize “Çok hızlı ilerliyoruz. Bunun sonunda üzüleceğim. Kimseye ihtiyacım yok. Bu ilişkiyi durdurmalıyım” gibi cümleler kurarız, ve sonuç olarak kendimizi bizi mutlu eden bir olaydan uzaklaştırmış oluruz.

Savunma sistemimiz aktifken, kendimizi ilişkinin çok da önemli olmadığına ikna ederiz. Güzel anlardan kaçınırız, göz göze gelmemeye çalışırız ve karşımızdaki kişinin bize ilgi göstermesine izin vermeyiz. İltifatları yok sayar, güzel anlarda eleştiriler yapar ve karşımızdakini rahatsız eden konular açarız.

Savunma sistemimiz bizi içe kapanık yapar ve soğuk davranmamıza sebep olur. Sevdiğimiz kişiyle iletişim kurmamamız için milyonlarca küçük sebep buluruz. Hislerimizi köreltir, karşımızdakinin duygularını önemsizleştiririz. Sonuç olarak da ilgimizi kaybeder ve karşımızdakini mutlu eden davranışlardan kaçınır hale geliriz. Beraber vakit geçirmeyi reddederiz, suçu hayat koşullarına atarız, ancak içten içe biliriz ki suç aslında bizdedir.

Aşırı eleştirel olmak

Hislerimizi kapatmanın başka bir yolu da, karşımızdaki kişinin sürekli olarak hatalarını görüp, eleştirmektir. Kendimizi de karşımızdakini de eleştiren iç sese boyun eğer, onun algımızı karartmasına izin veririz, ve sonuç olarak zihnimizde ilişkiyi, ilişkinin bozuk ve karanlık bir versiyonu olarak görmeye başlarız. En küçük şeylerden tartışma çıkarırız, masada bırakılan bardak, karşımızdakinin ricada bulunma şekli gibi. Hatta kısasa kısas mantığında, ne verdiğimizi ve ne aldığımızı hesaplayıp, ilişkiyi bir matematik problemi gibi görmeye bile başlayabiliriz.

Bu eleştirel iç ses, ayrıca seçici bir şekilde dinliyor da olabilir. Sadece negatif cümleleri duyup, kelimelerin anlamını değiştiriyor olabiliriz. Bu iç sesi dinleyip, eleştirmeye devam edersek, ilişkide mesafe koymuş oluruz.

Sevdiğimiz kişinin neden kötü olduğuyla ilgili bir argüman hazırlayıp o kişiye duyduğumuz sevgiye zarar verebiliriz. Herkes hata yapar. Sevdiğimiz kişilerin zaman zaman bazı yanlış davranışları olması kaçınılmaz. Ama eğer kötümser davranıp onları oldukları kişi için sevmek yerine sürekli hatalarını görmeye başlarsak, karşımızdakini ve ilişkiyi yıpratırız.

Tartışma çıkarmak

Tüm çiftler çözmesi zor bazı tartışmalar yaşar, bağımsız iki zihnin tam olarak uyuşması imkansızdır. Ancak bazen, hiçbir sebep yokken kavga çıkarıyor olabiliriz. Bu davranış tartışmalar çözmeye değil, yeni tartışmalar yaratmaya yarar.

Örneğin, karşımızdakinin ekstra sevgi dolu davrandığı bir anda, öyle davranmadığı başka bir anı hatırlatıyor olabiliriz. Örneğin karşımızdaki kişi, “Bana karşı çok iyisin. Seninle olduğum için çok mutluyum” gibi bir cümle kurduğunda, cevap olarak “Evet ama geçen sabah böyle düşünmüyordun, bana çok soğuk davranmıştın” gibi bir cevap veriyorsak, karşımızdaki kişiyi kendimizden soğutup savunma moduna geçmesine sebep oluruz, ve aramızda bağlantı hissedebileceğimiz güzel bir an, birdenbire kavgaya dönüşür.

Sonuç olarak, bu negatif tepkilerin mantığını çözüp neden yapmak istediğimizi anlayarak, davranışlarımızın kötü yönde değişmesini engelleyebiliriz. Eğer istersek, çaba sarf ederek sevgiyi hayatımızda tutabiliriz.

Sevgiliye karşı ‘sevgisiz’ davranışlar

Birçok çift birbirlerini sevdiğini iddia ederken, aynı zamanda birbirlerine o kadar kötü davranıyorlar ki, birbirlerinden hoşlandıklarını düşünmek bile zor. Sevgi dolu davranmadan sevdiğimizi iddia edemeyiz. Bazen çiftler birbirlerine sevgi gösterip doğal davranmak yerine, “ilişkide olma” algılarına göre davranışlar sergilemeye başlar. Bu olduktan sonra, iki birey arasındaki sevgi ve nazikliği hiçe sayıp, tek bir varlıkmış gibi hareket etmeye başlarlar.

Bu sahte bağ kurulduktan sonra, gerçekten sevgimizi gösteren davranışları rutin haline gelmiş davranışlarla değiştiririz. Bunu engellemek için, birbirine bağlı iki varlık yerine, bağ kurmaya çalışan iki farklı birey olduğumuzu unutmamamız gerek. “Biz” olma isteğini bastırıp, “sen ve ben” olarak kalmalıyız.

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir