İnsanlık tarihinin başından beri kaygı sayesinde insanlar, daha önceki deneyimlerinin sağladığı bilgi temelinde tehlikeleri öngörebilir ve yaşamını tehdit edebilecek olasılıklara karşı zamanında önlem alabilir.
Kaygı güvenli bir yaşam için, en basit haliyle hayatta kalma becerisinin gelişmesi için gerekli bir duygudur.
Tehlike/varlığımıza tehdit karşısında doğuştan sahip olduğumuz temel duygu korkudur; ancak korku, gerçekten tehlikeyle karşılaştığımız anda hissettiğimiz tepkisel bir duygudur. Eğer henüz gerçekleşmemiş, ihtimal şeklindeki bir tehlikeden bahsediyorsak, o zaman hissettiğimiz duygunun adı kaygı olur. İhtimallere de dikkat çekmesi açısından kaygı, çok hassas ayarlı bir alarm sistemi gibidir.
Tam da bu hassas ayarı nedeniyle kaygı, gerekli-gereksiz kullanılmamalıdır. Yalancı çoban hikayesinde olduğu gibi, nasıl ki şaka yapmak sürekli başvurulan bir davranış haline geldiğinde ciddi zararlara da yol açabilirse, sık sık olabilecek her türlü olumsuzluğu düşünüp/kurgulayıp kaygı duymak da sinir sisteminin dengesini bozar. Sinir sistemi, bilgisayarlardaki işletim sistemidir. Nasıl bilgisayarımıza yüklediğimiz programlara dikkat ediyor, önce bir virüs taramasından geçiriyorsak, sinir sistemimize zarar verebilecek duygu ve düşüncelere karşı da seçici olmamız gerekiyor.
Karşılaştığınız olaylara veya kişilere karşı sürekli kaygılı yaklaştığınızı, olumsuz sonuçlanan senaryolara daha çok meylettiğinizi, sanki olumlu gelişmeler yaşanması olasılığı matematiksel olarak daha azmış inancında olduğunuzu fark ediyorsanız, anlayın ki sinir sisteminize virüs girmiş… Sisteminizde kaygı virüsü tespit ettiğinizde, ilk aşamada yanıtlamanız gereken soruları şöyle sıralayabiliriz:
* Olaylar ve kişilerle ilgili yorumlarınız/düşüncelerinizde kullandığınız cümleler size mi ait yoksa bir yerden tanıdık gelen, yaşamınızın bir döneminde öğrenmiş olabileceğiniz cümleler mi? Bu soruya cevabınız evet ise virüsü dışarıdan kapmış olduğunuz anlaşılır. Konu her ne ise kaygılı yaklaşım aslında size ait değildir ve bu duruştan uzaklaşmanız daha kolaydır.
* Hissettiğiniz kaygı sadece bazı durumlarda ortaya çıkıyor, belli bir davranışı gösterince kendiliğinden azalıyor mu? Eğer bu soruyu düşündüğünüzde aklınıza gelen benzer durumlar ve akabinde gösterdiğiniz standart davranışlar dikkatinizi çektiyse, virüsün kaynağının kendi yazdığınız bir başka program olduğu anlaşılır. Böyle durumlarda kendinizi korumak için “fazla korumacı” bir program yarattığınızı ve bu programın “kraldan çok kralcı” bir biçimde sizin kontrolünüz dışında sürekli devreye girdiğini anlayabilirsiniz. Bu kısır döngüden çıkabilmek için, öncelikle sizi çok koruduğuna inandığınız davranışı ve bu davranışın hayatınıza nasıl bir şekil verdiğine bakabilirsiniz.
* Kaygıyla kurguladığınız senaryolarda, olumsuz olasılık yüzdelerini neye dayanarak hesaplıyorsunuz? Elinizde bilimsel veriler, somut kanıtlar var mı? Negatif veya pozitif bütün olasılıkların gerçeklere dayanması gerekmektedir. Örnek olarak; kazancının temeli kaygı olan sigortacılık sektörünü ele alabiliriz. Burada potansiyel müşterilere genellikle cana veya mala gelebilecek zararların çeşitlerinden ve yaratabileceği maddi kayıplardan bahsedilir. Ancak bu olasılıkların gerçekleşme yüzdelerinden asla söz edilmez. Çünkü bu yüzdeler, felaket senaryolarından daha gerçekçidir ve sayı olarak çok yüksek olmadığından kimseyi sigorta yaptırmaya teşvik etmez. Dolayısıyla kaygıların karşısında her zaman gerçekleri koymalısınız ki, alarm sisteminin durup dururken çalmasına gerek olmadığını görebilesiniz.
* Gerçekleşme ihtimali bilimsel olarak da yüksek olan kaygılarınız söz konusu ise, endişe duyduğunuz olay gerçekleştiğinde olumsuz etkilerin üstesinden gelme yönünde hangi kaynaklara sahip olduğunuzu düşünün. Dirençli, dayanıklı, sabırlı, hırslı, mücadeleci, pratik çözümler üretebilme gibi özelliklere sahip olmak, zorlayıcı durumlarda avantaj sağlayan kaynaklardır. Böyle durumlarda işinize yarayabilecek bir donanıma sahip olduğunuzu bilmek, kaygınızı hafifletmeye yardımcı olur.
Eğer hissettiğiniz kaygı duygusu yaşamınızın her alanında kendini gösteriyorsa ve bu sarmaldan yukarıdaki adımları uygulayarak çıkamıyorsanız, en kısa zamanda bir uzmanla görüşmelisiniz. Çünkü kaygı bozukluğu teşhisi alacak kadar uzun süredir bu duyguyla yaşıyor ve rahatsızlığın semptomlarının çoğunu taşıyorsanız, zamanında müdahale ile çok uzun olabilecek bir tedavi sürecini kısaltabilirsiniz.