Zaman zaman kendinizi kocanızın cenazesinde veya mahkeme salonunda boşanırken mi düşünüyorsunuz? O halde sizin durumunuz oldukça ciddi. Evliliğinizde ciddi sorunlarınız var. Peki kocanızın ideal bir eş olmasını sağlayamaz mısınız acaba bu durumun tek suçlusu o mu?

“Sen hep böylesin. Zaten bir gün bile olsun beni dinlemedin, hep bağırıyorsun, beceriksizsin, filanın eşini örnek al, beni üzmekten zevk alıyorsun…” tarzındaki ifadeler, eşi suçlayıcı, yargılayıcı ve kırıcı eleştirilerdir. Oysa iletişimde “ben” dilini kullandığımızda eşimize şöyle diyebiliriz: “Ben bu sözünden veya davranışından dolayı çok üzüldüm, hayal kırıklığı yaşadım.” Bu ifade daha yumuşak olduğundan, ayrıca kişide oluşturduğu duyguyu da olaya yansıttığından eşi olumlu yönde etkileyebilir ve buna göre olumlu karşılık verebilir.

“Hep böylesin. Böyle yaparsın. Bencilsin. Hiç değişmiyorsun. Bu huyunu annenden / babandan kapmışsın. Bir gün de iyi yanını göremeyecek miyim?” tarzındaki ifadeler, eşi bir kalıba sokan ve damgalayan ifadelerdir. Mantıksal olarak düşündüğümüzde, madem ki eşiniz söylediğiniz gibi “hep öyle”, yıllardır değişmiyor; peki siz ne oranda değiştiniz? İşe kendinizi değiştirmekle başlayın.

Aklını okumak

Evlilikte ilişki bozulmaya ve mutsuzluk ortaya çıkmaya başlayınca araya mesafeler girer. Sürekli kavga, üzüntü, bir noktada çiftleri sessizliğe ve kendi dünyalarına iter. Fakat burada sözlü iletişim yerine sözsüz iletişim, yani davranışlardan anlamlar çıkarıp, eşi yargılama süreci başlar. “Hah! Yine kızdın. Bakışlarından anladım. Sen öyle demek istemedin. Senin kafanın içinde neler var, çok iyi biliyorum… ” tarzındaki yaklaşımlar, eşin jest ve mimiklerinden, hal ve hareketlerinden anlamlar çıkarmaya yöneliktir.

İşi yokuşa sürmek

Zamanla eşlerden birinde olumlu bir değişiklik olmuştur veya gittikleri doktor dinlenilmiş ve kişi olumsuz bir davranışından vazgeçmiştir; diğer eşin: “10 yıldır sana söyledim, ama beni dinlemedin; sonunda dediğime geldin. Başkası deyince daha mı kıymetli oluyor?” biçimindeki konuşmaları, eşi üzen ve geriye döndürebilecek tarzdadır. Oysa ; “Bu değişiklikten dolayı çok mutluyum, sevinçliyim. Gel birlikte plan yapalım; başka nelerimizi değiştirebiliriz, onları konuşalım” tarzında bir diyalog kurulursa olumlu değişiklik pekişir ve devamı için de teşvik edilmiş olunur.

Geçmişi hatırlatmak

Herkesin evliliğinde, geçmişte yaşadığı olumsuz bir anısı vardır. Aile kavgaları, kırgınlıklar, ihanetler, küçük düşürmeler ve hayal kırıklıklarıdır. Geçmişte yaşanan kötü anıyı sürekli gündeme getirmek sıkıntı doğurur ve sorunları pekiştirir.

Hep haklı olmak

Hatalar, yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklandığı halde “Kim daha haklı?” diye adeta “mahkeme” kurulur. “Evliliğimiz boyunca kavgaları hiç ben başlatmadım. Sen hep bana kötü davrandın, beni aşağıladın. Bütün sorunlar senden kaynaklanıyor!” gibi kalıp sözler, tıkanan evliliklerin klasik sözleridir. Oysa önce kendimize bakmamız ve “Ben nerede hata yapıyorum, yanlışım ne olabilir?” diye düşünmek gerekir. Sürekli karşı tarafı haksız görmek işin kolaycı yönüdür.

Sorumluluk

Aile yükünün tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı strese sokup gergin ve öfkeli yapabilir. Bu yüzden hiçbir cinsiyet ayırımı gözetmeksizin yapılacak işleri ortaklaşa yapmaya gayret etmek gerekir. Diğer yandan, ilişkideki bozulmadan dolayı “Sen beni zorluyorsun, çıldırtıyorsun; bu yüzden öfkeleniyorum” yerine, “Seninle ilişkimde zorlanıyor ve bazen öfkemi kontrol edemiyorum” tarzında konuşulsa, kişi kendisini de ortaya koyuyor ve sorumluluğu paylaşmış oluyor; böylece eşi suçlamıyor, soruna dikkat çekip, üzerinde düşünülmesi gerektiği mesajını veriyor.

 Mantıksal yaklaşım

“Ya bana iyi bir neden göster, söylediklerimi çürüt, ya da beni kabul et!” yaklaşımı evlilikle iş ilişkisini karıştırma yaklaşımıdır. Evlilikte roller, duygular, cinsellik ve birçok değişken rol oynar. Kendimizi “temize çıkarma”da mantık olayını ileri sürmek kendi kendimizi aldatmaktan ibarettir.

Sözünü kesmek

İletişimde en önemli husus, konuşan insanı sonuna kadar dinlemek, çok gerekliyse aralarda girmektir. Dinlememiz, anlamamız ve kendimizi anlatmamız gerekiyor. Bunun yolu da saygıyla dinlemek ve ses tonunu yükseltmemektir.

Terapist yaklaşımı

Eş, ne kadar ilgili ve tecrübeli olursa olsun, kendisini doktor yerine koymamalı; çünkü bir şey değişmez, eşi kendisini dinlemez ve dirençle karşılaşır. Bu yüzden “iyi bir eş, arkadaş, sevgili” nasıl olursa, ona öyle davranmalıdır.

Sorunları çözmekten çok problemlerden şikayet etmek

Problem kaynağı değil, problem çözücü olun. Yanlışları ayırt edin. Çözümler sunun. Bu çözümleri sakinken bulmaya çalışın. Çözüm olmadığını bilseniz bile bir tane mutlaka bulun.

Kusur bulma, azarlama

Kusur bulma, azarlama bir kontrol yöntemidir. Bu geçici, etkisi kısa süren bir kontroldür. Bu hayatta kims kimseyi kontrol edemez. Hatta kendi alışkanlıklarımızı bile kontrol etmede zorlanabiliriz. Örneğin bir dilim keki önünüze koyun ve yememeye çalışın. Münküm mü? Azarlama hem sizi hem de eşinizi sinirlendirir. Bu skarşılıklı seslerin yükselmesine ve durumun daha kötüye gitmesine neden olur. Ne zaman eşinizden bir şeyler yapmasını isteseniz yanını oturun ve ellerini sıkıca tutun, gülümseyin ve sıcak bir sesle rica edin.

Cinsel konularda alaycı olmak, iğneleyici konuşmak

Cinsel konularda alaycılık, iğneleyicilik eşinizle sizin aranızda uzaklığa neden olur. Bunun diğer şekilleri görmezden gelmek, iletişimi kapatmak, işteyken laçkalaşmak, eleştirmek gibi şeyler olabilir. Bunun yerine ön sevişmeyi deneyin. Ön sevişme sırasında ‘seninle yatak odasındayken gerçekten böyle şeyleri konuşmak istemiyorum’ mesajı verirsiniz. Onun daha iyi olmasını ve kendini iyi hissetmesini istiyorsanız iltifat edin, teşekkür edin, yardımcı olun, sarılın, fiziksel özen gösterin, ten temasınızı artırın, dinleyin ve her zaman ona destek olun.

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir