NG AFYON’DA 4 MEVSİM TERMAL KEYFİ PROF DR. ZEKİ KARAGÜLLE: “BİLİMSEL KANITLAR GÖSTERİYOR Kİ TERMAL SULAR BAZI YAŞLANMA SÜREÇLERİNİ, VÜCUTTAKİ OLUMSUZ SÜREÇLERİ ENGELLİYORLAR”

PROF DR. ZEKİ KARAGÜLLE: “TERMOMİNERAL SULARIN GENÇLEŞMEYE ETKİSİ VAR”

“Senin Mükemmel Zamanın” mottosuyla örnek bir hizmet sunan NG Afyon, üst düzey konforu termal keyfiyle buluşturuyor. Sektörde termal turizmin en önemli adreslerinden olan NG AFYON, çeşitli sıcaklıklardaki termal suları ile klasik termal kullanımının dışına çıkarak zengin bir deneyim sunuyor.

Hem bedene hem ruha iyi gelen tatilin adresi NG Afyon, termal uygulamaları ve farklı spa kültürlerine ait masaj terapileri ile zengin bir deneyim yaşatıyor. Hem sürdürülebilirlik hem de spa alanındaki başarısını birçok ödülle taçlandıran NG AFYON, World Luxury Spa Awards 2022’de “Luxury mineral Spring Spa” ödülüne layık görülmüştü. Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) tarafından verilen Sürdürülebilir Turizm Sertifikası’nın sahibi olan NG AFYON, Greening Hotels belgesi ve Green Check Altın Sertifikası alarak Sürdürülebilirlik Akademisi’nden iki yeşil belge alan ilk otel olma özelliğine de sahip.

 “Termal wellness” konseptini daha geniş kitlelere duyurmak ve termalin faydalarını anlatmak üzere de çalışmalar yürüten otel, “Termal Weekend” etkinliğinde basın mensuplarını ağırladı. Hem ülkemizde ve hem dünyada termal (kaplıca) ve ekolojik (doğal) tıp ve tedavileri, termal sular ve şişelenmiş mineralli sular, talassoterapi, spa ve wellness alanlarında tanınmış bir otorite olan Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Uzmanı Prof. Dr. Müfit Zeki Karagülle, NG Afyon’da gerçekleşen toplantıda termal su ve yararlarını detaylarıyla anlattı.

 “Termalin tarihi insanlık kadar eski”
Termalin faydalarını İstanbul Tıp Fakültesinde staj yaptığı günlerdeki gönüllü çalışmalarında fark ettiğini ve o dönemdeki kaplıca günlerinin hayatında en dinç, sağlıklı hissettiği dönem olduğunu söyleyen Karagülle, o günden bu yana termal konusundaki bilimsel çalışmalarını aralıksız olarak sürdürüyor.

Konuşmasında İstanbul Üniversitesi Tıbbi Ekoloji Ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı’nın1938 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle kurulduğu söyleyen Karagülle, Atatürk’ün 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktıktan sonra bir dönem Havza’da kalıp Havza kaplıcalarında termal tedavi olduğunu da sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Zeki Karagülle,  “Termal sözcüğünün kökeni Latince Thermae’den geliyor. Roma İmparatorluğu döneminde kaplıcaların ismi Thermae, Latince sıcak anlamına geliyor. Türkçe’mizde ise çok güzel bir sözcük var: Ilıca ve Kaplıca.  Termalin Türkçesi aslında Ilıca, Kaplıca da kapalı Ilıca’dan türemiş. Tesis yapılmış sıcak su bölgesine Kaplıca deniyor. Termalin tarihi ise insanlık tarihi kadar eski ve insanlık var olduğu sürece yaşayacak. Termal, insanlık gezegenimizde yaşamı sürdürebildiği sürece var olacak bir gelenek, bir  tıbbi disiplin, bir sağlığı koruma yöntemi.  Termal su dediğimiz su, yeraltından sıcak çıkan su anlamı taşıyor. Bilimsel olarak eğer bir su yer altından 20 derecenin üzerinde çıkıyorsa bu suya termal su diyoruz” dedi.

“Sudan daha güçlü bir çözücü yoktur. Suyun en önemli özelliği birçok maddeyi çözmesi, yani kendi içine kabul edip onu taşıması, onu içermesi, onunla zenginleşmesi… Bizim vücudumuzda bulunan bütün mineraller aslında toprakta var. Dolayısıyla bir termal mineralli suyun analizini yaptığımızda 54 parametreye bakıyoruz. 54 moleküle, bileşene ve iyona bakıyoruz. Bunların ön planda olanları var. Mesela vücutta en fazla bulunan mineral kalsiyum ve bu sularda kalsiyum mutlaka var. Sodyum, klorür, magnezyum mutlaka termal mineralli suda bulunuyorlar. Bir de bazı özel sular var, yani genel mineraller dışında özel belli miktarın üzerinde mineral içeren sular. Bunların en meşhuru 1 gramın üzerinde  tuz içeren tuzlu sular,  diğer bazıları karbondioksitli sular, kükürtlü sular, radonlu sular… Bugün bilimsel kanıtlar gösteriyor bu tür özel termal sular, bazı yaşlanma süreçlerini, vücuttaki olumsuz süreçleri engelliyorlar ve hücre yenilenmesinde DNA’yı destekliyorlar” bilgisini paylaştı.

Termalin ağrılar üzerine etkisi

“Termal suların en iyi bilinen ve kanıtlanmış özelliklerinden biri ağrıyı azaltmaları” diyen Karagülle, “Biz tıp öğrencileriyle bir çalışma yaptık. Bir grup 38 derecede, bir grup 40 kırk derecede termal su, üçüncü grup çeşme suyu ile banyoya girdi. Yaptığımız bu araştırmada birçok parametreye baktık ve aradaki farkları araştırdık, ağrı eşiğini ölçtük. Sadece termomineralli suya giren deneklerdeki ağrı eşiği yükseldi, yani ağrıya duyguları azaldı. Çeşme suyu ile banyo yapan deneklerde aynı etki görülmedi” açıklamasında bulundu.  

Uygulamalar ve kürler…

Termal suların en yaygın kullanma şeklinin banyo olduğunu söyleyen Karagülle, banyo yani suya girmenin dışında içme ve soluma yoluyla da termal sulardan faydalanıldığını dile getirdi. Su içine girildiğinde suyun sadece mineralleri değil, suyun hidrostatik basıncı, suyun sıcaklığı, suyun kaldırma kuvveti,  suyun viskozitesinin de etki ettiğini söyleyen Karagülle, “Suya girmenin insan üzerinde muazzam etkisi var. Bir tanesi hidrostatik basınç. Bu suyun vücudumuzun her noktasını sarmasına neden olan bir özellik.  Hidrostatik basınç vücudumuzda kan  dolaşım sistemini tamamen değiştiriyor ve vücudun uç kısmından kan merkeze dönüyor. Akciğerlere dönüyor. Akciğerdeki oksijeni azalmış kanın oksijenlenmesi güçleniyor. Kalbin bir atımda gönderdiği kan miktarı yüzde 130 artıyor” dedi. Karagülle, suyun aldırma kuvvetinin etkisi hakkında şu bilgileri verdi: “Yetmiş kilo olan bir insan suya girdiğinde yedi kiloya düşüyor, hafifliyor. Suyun viskozitesi ise dirence karşı egzersiz olanağı sağlıyor ve kasların daha kolay hareket etmesini sağlıyor.”

Termal suyun cilt üzerine etkileri

Prof. Dr. Zeki Karagülle, termal suların cilt üzerindeki etkileri hakkında şu bilgileri paylaştı: “Bugün elimizde öyle bilgiler var ki mineraller ciltten banyo sırasında emilerek sinir sistemini, dolaşım sistemini, metabolizmayı, bağışıklık sistemini, cilt fizyolojisini etkiliyorlar. Bize en çok sorulan  sorulardan bir tanesi sudaki minerallerin nasıl cilde girdiği… Bir mineral hangi mekanizmalarla ve cildin neresinden geçebilir? Kıl foliküllerinden ve ter bezlerinin cilde açılığı noktalardan. Termomineral suların gençleşmeye etkisi var. Mesela Kleopatra güzel olmasını mineral sulara borçlu deniyor. Ciltte dört tabaka var. Üstteki ilk iki tabaka arasında bir kalsiyum konsantrasyon farklılığı bulunuyor. Yaşlılıkla bu konsantrasyon farkı azalıyor ve cilt yaşlı görünüm alıyor. Eğer kalsiyumlu bir suda banyo yaparsak emilen kalsiyum farkın korunmasına destek olarak cildin yaşlanmasını önlüyor. Termal suların yaşlanmayı, geriye döndürebilme mekanizması hiçbir şekilde katlanmış değil ama yaşlanmayı yavaşlattığı, geciktirdiği yönünde elde kanıtlar var.”

Termal suda kalma süresi ne kadar olmalı?
Prof. Dr. Zeki Karagülle termalde kalma süresine ilişkin şu açıklamada bulundu: “Banyo uygulaması sırasında bütün çalışmalardan elde ettiğimiz genel banyo süresi 20 dakikadır. Bu hastaya göre 10 dakikadan başlayıp 15-20-30 dakikaya kadar uzatılabilmektedir. Bu süreye hastanın durumuna göre doktor tarafından ayarlanması gerekir. Ama 20 dakika en optimum süredir.”

Termalin sağladığı iyilikler 9 aya kadar etkisini sürdürüyor”
Termal suların banyo, içme ve soluma yolları ile 3 farklı kullanımı olduğuna değinen Karagülle, kaplıca küründe belirli bir sürede uygulama yapılması gerektiğinin altını çizdi. Karagülle, “En klasiği üç hafta ya da iki hafta ya da bir hafta ya da on günlük gibi bir kür sürecine girmeniz gerekiyor. İkincisi bu kür süresince bir kaplıca tedavi yöntemini tekrarlayarak uygulamanız gerekiyor. Yani her gün yirmi dakika banyo almak gibi. Gün aşırı yirmi dakika banyo almak gibi. Üçüncü özellik, girdiğiniz banyo suyunun sıcaklığı. Banyo sıcaklığının en yaygın kullanılan sıcaklığı otuz altı derece” dedi.

Altı aydan itibaren kür etkisinin, iyileştirici etkisinin kaybolmaya başladığın söyleyen Karagülle, “İyilikler 9 aya kadar sürüyor. İyiliklerden bir tanesi ağrının daha az olması. Bu romatizmal hastalıklarda çok önemli. Bir ağrının azaltılması muazzam bir etki. Tek bir banyo bir hafta süren ağrıyı azaltıcı etki gösteriyor” dedi.

Termal için hasta olmayı beklememek gerekiyor

İnsanlarda hasta olunca kaplıcaya gitme anlayışının hakim olduğunu belirterek, yer altı sularının rahatlatıcı, sakinleştirici ve ağrı giderici etkisine dikkat çeken Prof. Dr. Zeki Karagülle, “Termal suların yaşlılarla bağlantısı  genellikle kronik rahatsızlığı olan insanların geleneği olması. Böyle bir gelenek var ama çok zengin kaynaklarımız var ama bu zengin kaynakları tedavi anlamında yeterince kullanamıyoruz. Gençlerin kullanımı şu anda daha çok eğlenme ve tatil şeklinde. Şu anda bu anlamda tıbbı bilimsel kullanım yok. 2001 ve 2002’den bu yana gençlerin kullanımı konularını gündeme getiriyoruz. Çocuklarda cilt hastalıkları, romatizmal hastalıklar ve bazı kas hareket sistemi sorunları için termal rehabilitasyon etkin bir şekilde kullanılabilir” dedi.

NG Afyon termal suyunun özellikleri

Anadolu topraklarının termomineral sular ve çamurlar açısından zengin olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Zeki Karagülle, NG Afyon’un termal suyu ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Buradaki su yüksek silisyum içeriğiyle ön plana çıkıyor.  Bu da cildi yumuşatıcı, gençleştirici, tahrişi önleyici etkiler göstermesini sağlıyor. Ayrıca bikarbonat, kalsiyum ve florür içermesiyle de mineralli suların ağrı giderici, rahatlatıcı, dinlendirici etkileri elde edilmiş oluyor. Tabi bu arada yer altından çıkış sıcaklığı olarak hiper temal (40 derecinin üstünde) olması da tedavide kullanılan tüm banyo sıcaklıklarında kullanım olanağı sağlıyor.”

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir