İnsanın hayatta kalabilmesi için vücut sıvılarının yaklaşık 7.4 civarında olması gerekir.Yaşadığımız son 100 yılda karbondioksit salınımının çok artması ile okyanusların pH sı 8.2 den 8.1 e düşmüştür. Bu pH değişikliğinin okyanuslardaki yaşam üzerine olumsuz etkileri vardır.

Bitkilerin yetiştiği toprağın pH sı yiyeceklerin mineral içeriği üzerine önemli etkilere sahiptir. Temel besin kaynakları için toprak pH sının 6-7 arasında olması gereklidir. Toprakta pH 6 nın altına düştüğünde kalsiyum ve magnezyum düşer. Toprakta pH 7 nin üzerine çıktığında demir, manganez, bakır ve çinko azalır. Bu nedenle toprak asidik olduğunda gübre ekleyerek toprağın pH sı yükseltilmeye çalışılır.

İnsan beslenmesinin pH ve asit yükü tarihsel olarak büyük değişiklik göstermiştir. Tarım devrimi ve sanayileşme ile diyette potasyumda azalma ve klorürde artış olmuştur. Günümüzde insanlar tarım öncesi döneme göre magnezyum, potasyum ve lif yönünden fakir; doymuş yağ, basit şekerler, sodyum ve klorür yönünden zengin beslenmektedirler. İnsanın genetik koduna uyumsuz olan bu beslenme şekli metabolik asidoza neden olabilir. Modern diyet ile beslenen insanlarda yaşlanma ile birlikte böbreklerin asit-baz düzenleme işlevinde azalma olması nedeniyle metabolik asidoza yatkınlık olur. Diyette karbonhidratı düşürüp, proteini ve asit yükünü artırdığınızda kan kimyası ve pH değişmeyebilir ancak idrar kimyası değişir. İdrar magnezyum seviyesi, idrar sitrat ve idrar pH azalır; idrar kalsiyum, ürik asit ve fosfat artar. Bütün bunlar böbrek taşı oluşumuna yol açabilir.

Vücudumuzun değişik bölümlerinde işlevlerine göre pH farklılık gösterir. Örneğin midede pH sindirime yardımcı olmak ve mikroorganizmalarla savaşmak üzere çok düşüktür (1,35-3,5).

Yine cilt koruyucu bir bariyer oluşturduğu için oldukça asidik yapıya sahiptir.

Gıdalar potansiyel renal asit yüklerine göre kategorize edilirler. Buna göre meyveler, sebzeler, meyve suları, patates, kırmızı ve beyaz şarap ve maden sularının asit yükü düşüktür. Tahıl ürünleri, etler, süt ürünleri, balıklar, bira ve kakao yüksek asit yüküne sahiptir.

ALKALİ BESLENME VE KASLAR

Yaşlandıkça kas kütlemizi kaybederiz. Bu durum düşmelere ve kırıklara yolaçar. Yapılan bir çalışmada meyve ve sebzelerden zengin asit yükü azaltılmış gıdalarla beslenen yaşlı erkek ve kadınlarda kasların daha iyi korunduğu gösterildi. Bu çalışma alkali beslenmenin kas kütlesinin korunmasında faydalı olduğunu göstermektedir.

ALKALİ BESLENME VE BÜYÜME HORMONU

Çocuklarda renal tubuler asidoz gibi hastalıklarda metabolik asidoz artmakta, büyüme hormonu baskılanmakta ve boy kısalığı oluşmaktadır. Asidoz düzeltildiğinde büyüme hormonu artmakta ve boy uzaması devam etmektedir. Menopoz sonrası kadınlarda günlük asit yükünü potasyum ve bikarbonat ile nötralize etmek kemik sağlığı üzerine olumlu etki göstermiştir. Alkali beslenme ile büyüme hormonunu artırmak yaşam kalitesini artırabilir, kalp hastalıkları riskini azaltabilir ve hafıza üzerine olumlu etki gösterir.

Alkali beslenme kan pH’ı üzerine etki göstermez. Alkali beslenme ile yağlı ve işlenmiş et tüketimi azalır, insanları daha fazla meyve ve sebze tüketmeye teşvik eder. Bu nedenle alkali beslenmenin sağlık üzerine yararlı olduğu düşünülmektedir.

ALKALİ BESLENME VE KİLO KAYBI

Alkali beslenmenin doğrudan kilo kaybı yaptığına dair delil yoktur. Ancak alkali beslenme içeriği daha düşük yağ ve kalori içeriğine sahiptir. Bu yolla kilo kaybı yaptığı düşünülmektedir.

ALKALİ BESLENME VE BÖBREK SAĞLIĞI

Alkali beslenme idrar Ph sını değiştirebilir. Fazla asidik idrar böbrekleri zorlayabilir. Böbrek hastaları daha alkali bir idrara sahip olarak daha iyiye gidebilirler. Kronik böbrek hastalarının herhangi bir alkali diyet yapmalarına gerek yoktur. Diyetlerinde et, süt, peynir gibi proteinli gıdaları azaltmaları yeterlidir.

ALKALİ BESLENME VE KANSER

Alkali beslenmeyi savunanlar bu beslenme şeklinin kanseri önleyebileceğini ve kemoterapi üzerine olumlu etkileri olduğunu savunuyorlar. Ancak bu konuda yeterli bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Ancak 2010 yılında yapılan bir çalışma et tüketimini azaltmanın ve daha fazla meyve-sebze ve tam tahıl tüketmenin kanseri önleyebileceğine dair kanıtlar sunuyor. Bu çalışmaya göre diyetinde daha fazla C, A vitamini, bol lif tüketmenin ve Akdeniz tarzı beslenmenin kanser riskini azaltabileceği gösterildi. Amerikan kanser derneği alkali diyete benzeyen ama kesinlikle aynı olmayan bir diyeti hastalarına önermektedir. Bu diyette işlenmiş gıdalar, alkolsüz içecekler ve yağlı gıdalar azaltılmakta bunun yerine meyve-sebze ve kepekli tahıllardan zengin bir beslenme önerilmektedir.

ALKALİ BESLENME VE KALP HASTALIKLARINI ÖNLEME

Kalp hastalıkları tüm dünyada ölümlerin önde gelen nedenleri arasındadır. Alkali beslenme büyüme hormonu düzeyini artırarak kalp sağlığı üzerine olumlu etki gösterir. Alkali diyet aynı zamanda yağ ve kaloriden fakir olduğundan sağlıklı kiloyu korumaya yardımcı olarak kalp sağlığını koruyabilir.

Alkali Beslenme Nasıl Yapılır?

Alkali başlıca sebzeler şunlardır:

  • Pancar
  • Brokoli
  • Lahana
  • Havuç
  • Karnabahar
  • Kereviz
  • Pazı
  • Mor lahana
  • Salatalık
  • Patlıcan
  • Yeşil fasulye
  • Sarımsak
  • Yeşil fasulye
  • Bezelye
  • Marul
  • Mantar
  • Soğan
  • Biber
  • Kabak
  • Ispanak
  • Domates
  • Tatlı patates
  • Turp

Alkali beslenmede tavsiye edilen meyveler:

  • Elma
  • Kayısı
  • Muz
  • Böğürtlen
  • Kiraz
  • Hindistan cevizi
  • Kuru üzüm ve kuru incir
  • Greyfurt
  • Limon
  • Kavun ve karpuz
  • Portakal
  • Şeftali
  • Armut
  • Ananas
  • Çilek
  • Mandalina

Alkali protein kaynakları:

  • Badem
  • Kestane
  • Darı
  • Soya peyniri

Alkali beslenmede önerilen diğer gıdalar:

  • Elma sirkesi
  • Arı poleni
  • Taze meyve ve sebze suları
  • Maden suyu
  • Pekmez

Yüksek asitli yiyecek ve içeceklere örnekler aşağıdadır. Alkali beslenmede bu besinler önerilmez.

  • Şeker
  • Bazı süt ürünleri
  • Balık
  • İşlenmiş gıdalar
  • Konserve ve işlenmiş etler
  • Gazlı ve şekerli içecekler
  • Yüksek proteinli gıdalar

Çok Fazla Asit İçeren Gıdaları Tüketmenin Etkileri Nelerdir?

Protein ve şekerden zengin bir diyet diğer zararlarının yanında idrar asitliğini artırır. Artan idrar asitliği ürik asit taşlarının oluşumunu kolaylaştırır. Çok fazla asitli beslenmenin kemik ve kaslarda bozulmaya neden olabileceği düşünülüyor. Vücut kan pH’ını dengelemek için kemiklerde bulunan kalsiyumu kullanmaktadır.

Alkali beslenmede sağlığı olumsuz etkileyebilecek şu besinler sınırlı verilmektedir:

  • Mısır yağı
  • Şeker, bal, tatlandırıcılar
  • Tuz
  • Mayonez, soya sosu ve sirke
  • Sert ve işlenmiş peynirler
  • Mısır, pirinç ve buğday gibi tahıllar
  • Kahve

Alkali diyet bilimsel olarak kan pH sını değiştiremez. Ancak idrar pH’sı üzerine etkisi vardır. Alkali beslenme daha çok bitki daha az işlenmiş gıda tüketmeye yönlendirdiği için faydalı olabilir. Daha fazla meyve ve sebze yemek, rafine karbonhidrat, şeker ve süt tüketiminden kaçınmak sağlıklı görünüyor. Bu haliyle sağlık üzerine faydalı görülen bir beslenme şeklidir. Yukarıda sayılan faydalara göre yaşlanan nüfusu kronik hastalıkların etkilerinden korumak için alkali diyet faydalı olabilir. Çeşitlilik açısından zengin bir diyetin en sağlıklı seçenek olduğu unutulmamalıdır. Herhangi bir besin gurubunun diyetten çıkarılmasının sağlık üzerine olumsuz etki gösterebileceği de akılda tutulmalıdır. Alkali diyet uygulayanların yeteri kadar protein aldıklarından emin olmaları gerekir.

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir